Dida Kaymaz

Kansersiz yaşam derneği başkanı Dida KAYMAZ, doktorların 6 ay ömür biçmesine rağmen 10 yıldır kanserle mücadelesini sürdürüyor. Bu süreçte de bir çok insanın hayallerine dokundu, dokunmaya da devam ediyor. Dida KAYMAZ la yeni kitabı 180 ve kanser hastalığı hakkında doyumsuz bir sohbet gerçekleştirdik . 

180 gün ömrün var dediler 180 günde derece değiştim dediniz. Bu değişim sürecine başlamanızı ve hayatınızda değişenleri anlatabilir misiniz?

Değişim sürecine başlamamda kilit nokta olarak adlandırabileceğim birkaç özel an var. Peru’da 52 gün kaldım bu süre zarfında hem Ortodoks tıbbı mezunu hem de ayurveda tıbbı mezunu bir uzman ile çeşitli farkındalık ve şifa çalışmaları yaptık. Burada kaldığım süre zarfında duygusal ve ruhsal bedenimde gerçekleşenlerin fiziksel bedenime yansımalarının bire bir farkına varmam bende ilk farkındalık ve değişimi tetikleyen andır.• Değişenleri sıralamam gerekirse; • hastalıktan sağlığa, karmaşadan huzura, • kendini sevmeyen benden kendini seven, takdir eden ve onaylayan bana

karşılıksız sevmemiş Dida’dan, karşılık beklemeden vermeye gayret eden Dida ya• Karanlıktan aydınlığa• Karmaşadan huzura 180 derecelik değişimler yaşadım ve sonunda öğrendim ki, bunun sonu yok. Nefes almaya devam ettiğimiz her sabah yeni bir insan olarak uyanıyoruz ve hep yeni bir olayın içindeyiz. Kendine sürekli emek vermek durumundasın. Ve an da kalabilmek bu işin anahtarı. Elbette bu da egzersiz ve sağlıklı bir düşünme şeklini yaşamında rutin bir hale getirmek ile mümkün. Mutlu hayat peşinde koşmak yerine “mutlu anlar” yaşamak benim için aslolan.

6 ay ömrünüz kaldığı söylendiğinde buna gerçekten ve derinden inanmamanızı sağlayan dürtü veya his neydi? 

Bunu teşhisiniz size ilk söylendiğinde hissedebilmenizin mümkün olduğuna inanmıyorum. O andaki ilk his şok, daha sonra inkar, öfke ve ardından gelen kabullenme. Bu aşamalardan sonra da gerçekten yaşamak isteyip istemediğinizi gerçekten anlayabilir durumda oluyorsunuz. Beni hayata bağlayan en büyük his hayallerim ve ailemdi. Yapmak istediğim daha çok şey olduğunu her geçen gün daha net hissediyordum. O dönemde hayatta kaldığınız her gün sanki denize atılıp kurtarılan bir deniz yıldızı gibiydi. Çok anlamlı ve çok değerli. Bunun farkındalığı size hayatın aslında hiç farkına varmadan yaşadığınız onlarca değerini gösteriyor ve deneyimletiyor. Teslimiyet en büyük dürtü.

İlk seferde iyileşmek için hissettiğiniz gücü,  tam iyileşmeye başladığınızı düşündüğünüz noktada tekrar hastalığın farklı şekilde sizinle olduğunuzu öğrendiğinizde ve bunu sanırım 3 kere yaşadıktan ve hayattan gitmeye karar verdikten sonra sizi geri döndüren, tekrar tüm gücünüzle tutunup ayağa kaldıran şeyi merak ediyorum. 

Eğer ruh yaşamayı seçerse ve her şeyden önce yaşayacak olmanız yazılmış ise bir şekilde tutunacak birşey buluyorsunuz. Benim için bu aşk oldu, kardeşim oldu, ailem oldu, birinde kurmuş olduğum Kansersiz Yaşam Derneği vesilesi ile yüreğine ve hayatına dokunmaya söz verdiğim diğer kanser hastaları oldu.

Kitabınızın adı 180 bu rakamın sizin hayatınızda nasıl bir önemi var?

Hastalık teşhisinden kısa bir süre sonra doktorlar aşağı yukarı 6 ay yani yaklaşık olarak 180 gün ömrüm kaldığını söylediler. Elbeteki kitabın adının 180 olması sadece bu süre ile ilgili değil. Yaşama tutunmak ve hayatta kalabilmek için ruhsal ve içsel olarak 9.5 yıl boyunca kendi yaşamımda deneyimlediğim 180 derecelik bir değişim ve dönüşümü de temsil ediyor.

Kitabınızda çok detaylı anlatmışsınız 10 yıl süren yolculuğunuzu ve bu yolculukta kendinizi tanımak için yaptıklarınızı. Kendinizi anlamakta sizce en çok hangisi etkili oldu?

Her türlü iyileşme ve iyi olma hali bütünsel bir uğraş gerektiriyor. Bu “sadece” ler ile başarıya ulaşabilecek bir süreç değil. Bedeninizi yani beslenme ve egzersizlerinizi, zihninizi yani düşünme ve algılama şeklinizi, ruhunuzu yani hislerinizi değiştirdiğinizde yeni bir sonuca ve yeni bir size ulaşabiliyorsunuz.Bu değişimleri hem öğrenmek, hem alışmak ve yaşamın bir parçası haline getirip, sürekliliğini sağlamak için birçok uygulamadan faydalandım.

Her farkındalıktan sonra yeni bir siz oluyorsunuz. İnanın yaptıklarımdan biri olmamış olsaydı; bugün bu noktada olmazdım. Yaptığınız bir çalışma sonunda çok gerilere gidip kendinizi tamamiyle haklı gördüğünüz bir davranış şeklinin aslında tamamen egonuz ile hareket etmek sebepli bu şekilde algıladığınızın farkındalığına varıyorsunuz. Sonrasında bunun gibi tüm olayları ve bağlantılı gelişen süreçleri düşündüğünüzde ve sorunun ne kadar kendiniz kaynaklı olduğunu anladığınızda ve daha önemlisi bunu kabul edip, sorumluluğunuzu aldığınızda bambaşka bir noktada oluyorsunuz. Bu sadece bir örnek. Bir sonraki adıma yeni farkındalıkları olan SİZ ile başlıyorsunuz. Ve yeni birşey daha, yeni birşey daha.. tüm bunlar bütüne hizmet eden ve zamanı geldiğinde yaşanan deneyimler. Bugün her ne kadar insanlara çeşitli tavsiyelerde bulunsakta inanın “herşeytam zamanında oluyor”. Ne bir gün eksik ne de bir saniye fazla.. 

 Kitabı yazmanızdaki amaç neydi?

Dernek ile birlikte ulaştığımız kitle arttı. Son iki yılda dernek her ne kadar ciddi bir ivme kazanmış olsa da halen kanser hastası olan kesim sürekli “Dida nasıl iyileşti?” diye sürekli merak etti. Derneğe ne yediğimden, ne içtiğimden, aldığım tedavilerden, gittiğim yerlere kadar her gün ciddi yoğunlukta mailler geldi. Yaptığım konferans, söyleşi ve katıldığım televizyon programlarından sonra da “keşke bu anlattıklarınızı yazsanız” diye yorumlar geliyordu. Yazmaya niyetim hep vardı ama tamamen iyileşmeyi ve böylelikle daha doğru bir enerji ile okuyucularla buluşabilmeyi arzuladım. İyileşince de bir nevi alt beyinden üst beyine aktarım ve bir özgürleşme süreci oldu kitap benim için. Bundan sonra da yazmaya devam edeceğim.

 Kanser hastalığı kendiniz ile ilgili neleri değiştirdi? Kanserin hayatınızda kattığı güzelliklerden bahsediyorsunuz. Bu güzellikler neler?

Bu hastalıkla birlikte hayatımda değişen en önemli şey “hayatı algılama ve hayata bakış şeklim”. Hırsları ve tutkuları olan ve bunu en üst seviyede hatta bir gerilim hattındaymış gibi yaşayan bir insandım. Şu anda ise sadece bulunduğum “an” ın tadını çıkıyorum. Hayatımda olan herşeyin “hayır” olduğunu kabullenmiş durumdayım ve var olan sistemi anlamaya çalışıyorum. Muhteşem bir matematik var evrende, hiçbir an sebepsiz değil, olan hiçbirşey kötü değil. Gerçekleşen herşey en yüksek hayrımıza oluyor. Elbette bunu kabullenmek ve bu şekilde yaşamaya devam etmek çok kolay değil ama sebat ederek ve sürekli kendi içinize bakıp, kendinize emek vermeye devam ederek gerçekten keyifli bir noktaya gelinebildiğini bizzat deneyimledim. Hayat bize aslında çok açık mesajlar veriyor; önemli olan bunları yüksek farkındalıkta kalıp algılayabilmek. Bu da zihni durdurmak ve yaşamınızın sorumluluğunu tamamiylealmanız ile ilgili. Yoksa karşı tarafı suçlamak en kolay yol. İşte hayatıma gelen en büyük güzellik yaşamı bu şekilde algılamaya başlamak. Bu içsel kısmı. Somut olarak ise Kansersiz Yaşam Derneği diyebilirim. Karşılıksız verebilmeyi deneyimlediğim ilk yer dernek oldu. Farkettim ki daha önce kime ne verdiysem altında hep “beni daha çok sev” duygusu ile hareket etmişim. Dernek bu konudaki farkındalığımda kilit bir rol oynadı. Şu an akış mükemmel. Şükürler olsun.

Size göre vücudumuz neden hastalanıyor?

Bana göre hastalık, duygusal stres beynin tahammül sınırlarını aştığı zaman ortaya çıkıyor. Bu genelde başa çıkmakta zorlandığımız travmatik ve yoğun duygusal olaylar tarafından tetikleniyor. Stresin üst sınırını aşmadığımız sürece, beyin durumu adeta görmezden geliyor ve hastalık yaratmıyor.

Bu sınırı aştığımız takdirde, artık beyin bununla başa çıkmak zorunda hissediyor. Bu durumda beynin duygusal stresi her ne pahasına olur ise olsun azaltmaya çalıştığını gösteriyor. Bunu gerçekleştirmek için de bir çok yola başvurur. Kaçar, yüzleşir, içgüdüsel davranır, çözüm üretmeye çalışır, duygusal şartlanmalarını değiştirir ve tüm bnların sonunda bir çözüm üretemediğinde de hastalığı yaratır.

Daha net söylemek gerekir ise; “Beyin soruna bir çözüm bulamadığında, BEDEN BİZİM İÇİN BİR ÇÖZÜM BULUR”

Sizin gibi bir anda hasta olduğunu öğrenenlere ne yapmalarını ve nasıl davranmalarını tavsiye edersiniz?

Hissettikleri herşeyi açık seçik yaşamalarını tavsiye ediyorum. Ağlamadım; güçlü olmak zorundayım, yıkılmadım ayaktayım, aman etraftakiler ne der gibi düşüncelerden uzaklaşıp öncelikle ilk andaki o şok sürecini kaliteli bir şekilde yaşamalarını ve bu süreçte mutlaka ve mutlaka onkopsikolojik, psikolojik veya klinik psikiyatrik bir destek almalarını şiddetle tavsiye ediyorum.

Bizler “güçlü olmak zorunda bırakılan” bir toplumun bireyleriyiz. Halbuki zayıf hissetmek ve bu hissi dışarı vurmak kadar güzel ve hafifletici bir an yok. Bu yol uzun bir yol. Yol arkadaşları çok iyi seçilmeli. Kanser hastalığındaki en önemli ilaçlardan birinin “doğru bilgi” olduğuna inanıyorum. Elbette doktorunuz ile iletişim de çok önemli.

İyileşmenin içerden dışarı, ruhtan bedene olduğunu da kulaklarına küpe yapmalarını tavsiye ederim. Bu süreci bütünsel yaşamak, başarıya giden en önemli yol.Peki gelelim Kansersiz yaşam Derneğine Kansersiz Yaşam Derneği adı altında sizin şahsi olarak tam olarak yapmak istediğiniz, hayata geçirmeyi arzu ettiğiniz amacınız nedir? 

Benim kişisel amacım; 

Kanser hastalığının birlikte yaşanabilir ve geride bırakabilir bir hastalık olduğunu toplumsal bilince yaymak ve kanserden korunmak için en doğru ilacın “doğru bilgi” olduğunu insanlara anlatmak.  Ve dernek kuruluş amacımız olan, her ne kadar ütopik gelse de “kansersiz bir dünyanın mümkün” olduğunu hiç durmadan, vazgeçmeden anlatmak diyebiliriz. 

Kansersiz Yaşam Derneği’n de ne tür çalışmalar yapıyorsunuz?

 Dernek neler yapıyor ve neler yaptı der isek;  2010 yılında “kansersiz bir dünya yaratma” vizyonu ile kurulan ve genç bir dernek olan Kansersiz Yaşam Derneği kısa bir zaman içerisinde birçok yerel ve uluslararası önemli projeye imza attı.

 Bağışçılarından ve yaptığı projelerden elde edilen gelirleri kamu için faydaya dönüştüren derneğimizin faliyetlerinden başlıcaları;

 ➢ Barış için Bilim Uluslararasi Konferansı

5. Yılında ilk defa İtalya dışında bir ülkede gerçekleştirilen konferans 3-4 Ekim 2011 yılında Haliç Kongre Merkezinde KAYD evsahipliğideyapılmıştır.

➢ “Eğitim Yaşa-TIR” 

Cemiyet hayatının önde gelen isimlerinin katıldığı baloda yapılan bağışlarla elde edilen gelir ile mobil konferans salonu olarak kullanılmak üzere, 80 kişi kapasiteli “eğitim tırı” yapılmış ve İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiye’de “koruyucu tıp” ve “onkoloji” alanlarında eğitim faliyetlerine başlamıştır. (balo, tırlar vs vs ) ➢ “Bilim Günleri”

Derneğin alanında uzman hekimlerden oluşan Bilimsel Komitesi tarafından 4 yıl içinde 9730 öğrenciye “Hastalıklardan korunma ve sağlıklı kalma” eğitimleri verilmiştir.

➢ “Şişli Etfal Çocuk Onkoloji Servisinin Yenilenmesi”

➢ “Adana Çukurova Üniversitesi Balcalı Çocuk Onkoloji Servisi refakatçı yatakları yenilenmesi ve tadilatı”

➢ “Meme Okulu”

Kansersiz Yaşam Derneği, İtalyan Hastanesi ve Şişli Belediyesi işbirliği ile gerçekleşen projede toplam 12.000 kadına meme taraması yapılmış, erken teşhis ile “meme kanseri” tanısı konan hastaların tedavisi sağlanmıştır. Aynı dönem içerisinde 6 hafta devam eden eğitimlerde 650 kişi “meme ve rahim ağzı kanseri” konusunda eğitilmiştir.

➢ Moral ve sosyal destek projeleri…

Kurulduğu günden bugüne yaklaşık 193.000 kişiye hizmet vermiş olan derneğimiz önümüzdeki dönemde desteklerle daha da güçlenerek hasta olmayanları kanserden korumak ve hastaların yaşam kalitelerini iyileştirmek için yapacağı projelerine devam edecektir. Önümüzdeki yıl hayata geçirmeyi planladığımız proje ise “terminal dönemde olan kanser hastaları ve ailelerini desteklemek ve yaşam kalitelerini her anlamda yükseltmek üzerine” olacak. Kasım ayında bir basın toplantısı ile bu projenin duyurusunu yapacağız.

Berna Kaya

Dida Kaymaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir