Her Şey Gibi ‘Gerçek’ de Anında mı?

 
Sosyal Medya Çağında Immediacy ve Gerçeklik Performansı
 
Artık her şey “anında”.
Haberler cebimizde, duygular ekranlarda, görüntüler parmak ucunda. Anı yaşarken aynı anda kaydediyor, aynı anda yayıyor, aynı anda unutuveriyoruz.
Peki ya gerçek?
O da bu hızın içinde, böyle “anında” mı var oluyor?
 
Tam da burada devreye Anna Kornbluh’un “immediacy” kavramı giriyor. Kornbluh’a göre immediacy, temsilin dışlandığı, gerçeğin doğrudan deneyimlendiği yanılsamasını ifade eder (Kornbluh, 2023, s.34).
 
Gerçeklik algısının doğrudanlıkla, filtresizlikle, aracısızlıkla mümkün olduğu düşüncesi, çağımızın belki de en güçlü ideolojik yanılsamalarından biridir.
 
Kornbluh’un tanımladığı immediacy, temsilin giderek değersizleştirildiği bir çağın ruhunu özetliyor. Bugün, her şeyin “doğrudan” ve “gerçek” olduğuna dair yaygın bir arzu var. Ancak temsil, aslında gerçekliğin yapısını oluşturur; düşünceyi şekillendirir, çerçeve sağlar ve anlam üretir.
 
Immediacy, günümüz kapitalizminin en etkili sloganlarından biridir:
 
“Sana gerçeği olduğu gibi sunuyorum.”
Ancak bu sunulan şey, gerçeğin kendisi değil; gerçeklik hissinin estetikleştirilmiş, pazarlanabilir bir versiyonudur.
 
Instagram ve TikTok gibi platformlarda markaların kullandığı influencer stratejileri, immediacy kültürünün en somut örneklerinden biridir. Markalar, influencerların görünüşte doğrudan ve filtresiz paylaşımlarıyla tüketicilere “otantik bir gerçeklik” pazarlıyorlar.
 
Sosyal medya bir “doğrudan ifade” sahnesi gibi görünür. Oysa ironik biçimde, bu görünüşteki doğrudanlık, aslında temsilin en yoğun ve en incelikli hâlidir:

  • Filtreler
  • Estetik kompozisyonlar
  • Hazır tepkiler
  • Kurgulanmış gündemler
     
    Burada satılan şey gerçek değil, gerçeklik hissidir.
     
    Jean Baudrillard’ın “hipergerçeklik” kavramı, immediacy eleştirisini daha derinleştirir. Baudrillard’a göre hipergerçeklik, gerçeğin artık simülasyonlar tarafından tamamen kuşatıldığı ve gerçekliğin yerini hipergerçek temsillerin aldığı durumdur (Baudrillard, 1994). Sosyal medyada yaşadığımız şey, hakikatin kendisi değil, onun tüketilebilir ve hızla dolaşıma giren simülasyonlarıdır.
     
    Immediacy kültürü, bu simülasyonu “gerçeğin ta kendisi” gibi sunarak etkili bir yanılsama yaratır. Aktivizm bile bu döngünün dışına çıkamaz; Me Too gibi hareketler dahi zamanla düşünsel derinliğini yitirerek, ekran üzerinden sergilenen bir “duyarlılık performansı”na dönüşebilir.
     
    Sonuç olarak sosyal medya, gerçeğin değil, gerçeklik performansının sahnesidir.
     
    Temsil: Unutulan Bir Derinlik
     
    Temsil, basit bir dolayım değil; düşüncenin kendisidir.
    Temsil çerçeve oluşturur, anlamlandırır ve düşünmeye alan açar. Kuram, sanat ve edebiyat; hepsi birer temsil biçimidir.
     
    Gerçekliği yalnızca yaşamak yetmez; anlamlandırmak, çerçevelemek ve düşünmek gerekir. Ancak immediacy kültürü tam da düşünme için gereken zamanı elimizden alır. Her şey hızlı, doğrudan ve tepkiseldir; duygu boşalımı ile düşünsel derinlik yer değiştirir.
     
    Kamu Alanının Çöküşü: Kişisel Hissin Hakikatle Eşitlenmesi
     
    Toplumsal meseleler karşısında verilen tepkiler artık bireysel duyguların hızlı ve anlık dışavurumlarına indirgenmiş durumda:
  • Linç kültürü
  • Dakikalar içinde değişen gündemler
  • Anlamın yerine geçen emojiler
     
    Kamusal alan ortak bir zeminden uzaklaşırken, herkesin kişisel hissi, kendi özel “gerçekliği” hâline geliyor. Bu durum, yalnızca düşünceyi değil, kamusal alanı da aşındırıyor. Gerçek, hissedilen şeyle eşitleniyor.
     
    Temsilin Hakkını Vermek: Yavaş Bir Direniş
     
    Bugün doğrudanlıktan değil, derinlikten yana olmak bilinçli bir tercihtir.
  • Doğrudanlık değil, derinlik: Markaların hızlı trendler yerine, derinlemesine hikâyeler ve içerikler üretmesi uzun vadeli marka değerini artırır.
  • Hız değil, anlam: Etkili iletişim, hızlı tepkiler yerine stratejik anlam ve mesaj oluşturmakla mümkündür.
  • Tepki değil, yorum: Düşünülmüş, yorumlanmış içerikler, profesyonel bağlamda daha kalıcı ve değerli olur.
     
    Her temsil bir yorumdur ve yorumlar bizi anlamaya, düşünmeye ve bağ kurmaya yaklaştırır.
     
    Gerçek, anlamlandırıldıkça sürdürülebilir hâle gelir.
     
    Ve belki de günümüzün en incelikli direnişi şudur:
     
    “Doğrudanlık çağında temsilin hakkını vermek, bir direniş biçimidir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir