Anneler, her şeyi görmeseler bile, kalpleriyle duyarlar…
Sinem’in insanın içini ısıtan bir havası var.
Güler yüzlü, gülümsedikçe içinizi ısıtan, sıcacık bir güneş gibi…
Yüz biçimi tam yuvarlak değil de, hafifçe oval. Alnı geniş, elmacık kemikleri belirgin, çeneye doğru sivrilen zarif bir hat.
Sol yanağındaki gamze, gülümsediğinde aklınızı başınızdan almanıza yetiyor da artıyor bile.
Dalgalı kahverengi saçlarının çevrelediği yüzünde, tüm anlamı üzerinde toplayan gözleri var.
Sakin anlarında dost; kararlı anlarında ise parlayan bir ışıltıya sahip o bakış.
Bir martının gözünden dünyaya bakmak gibi; sınırların ötesine geçen, her şeye ve herkese rağmen var olma gücünü taşıyan bir ifade bu…
Karşılaştığı, merhaba dediği her insana güleç yüzü ve samimiyetiyle yaklaşıyor.
O’na elinizde olmadan sempati duyuyorsunuz.
Başkalarının hayatlarına güneş saçanlar, kendi yaşamlarını da nurlandırırlar derler ya;
Sinem’e baktıkça o ışıltıyı siz de alıyorsunuz.
Kadın olmak başlı başına zor zanaat.
Hem şefkatli hem akıllı, hem zarif hem üretken olacaksın;
Anne, iş kadını, yol arkadaşı, dost…
Güler yüzünü koruyacaksın, sakin kalacaksın, pozitif olacaksın.
Tüm bunları dengelemek hiç kolay değil.
Ama Sinem ÖZUSTA, bunu en iyi başaran kadınlardan biri.
“Çocukların nasihatten çok, iyi örneğe ihtiyaçları vardır.”
Sinem, altı yıllık annelik yolculuğunu anlatırken şöyle diyor:
“Çocuğumu büyütürken onunla birlikte ben de büyüdüm. Onun doğumu, çocuklar için bir şeyler yapmak adına attığım iş adımının, bana bambaşka pencereler açacağını tahmin edemezdim.”
“Büyük başarılar, değerli annelerin yetiştirdiği seçkin çocuklar sayesinde mümkün olmuştur.”
Sinem’le sohbet ettikçe, projelerine ve hayata yaklaşımına tanık oldukça bu söz daha da anlam kazanıyor.
“Hayatta herkesten, her şeyden öğrenecek çok şey olduğuna inanıyorum,” diyor.
“Eşimi, işimi, dostluğumu yaşarken bu benim önceliğim oldu. Sosyal sorumluluk projeleri farklı kesimlerden insanları tanımamı ve onlardan çok şey öğrenmemi sağladı.”
Onu en çok etkileyen çalışmalardan biri ise, Türkiye Görme Engelliler Kitaplığı aracılığıyla tanıdığı çocuklar olmuş:
“Onlar sayesinde, gören bizlerin ne kadar çok kör kaldığını fark ettim.”
Sinem, anneliğin yanı sıra işine de aşkla bağlı biri.
Bugün bir vakıf okulu olan Işıkkent Eğitim Kampüsü’nün iletişim sorumlusu.
“Bugüne kadar birçok insanla farklı alanlarda çalıştım ama anlıyorum ki eğitim alanı insanı eğiliyor, geliştiriyor.
Öğretmen arkadaşlarımın insana bakışını, gelişmeyi geliştirme heyecanını görünce eğitimin ne kadar kutsal olduğunu her gün daha çok hissediyorum.”
Ve ekliyor:
“Evet, bugün buradayım.
Yeni nesillere bakarken, bizim acımasızca önden sürüklendiğimiz çocukluk yıllarımızı hatırlıyorum…
Elbette özlem var ama yıllar, tecrübeleri; hatalar, doğruları getiriyor.”
Otuzlarını yaşayan genç bir kadın Sinem ÖZUSTA…
Yaptığına inanan, inandığını aşkla taşıyan; arkasında başarıyla duran bir yürek.
Eli değdiğince, gücü yettiğince hayallerini hayata geçirmeyi arzulayan bir kadın.
Ve bunu yaparken imza attığı projeler de, onun bu azmini açıkça gösteriyor:
“Engelleri Kaldıralım, Topluma Kazandıralım” (2008 – TÜRGÖK),
“Senin de Mutluluk Ormanında Dikili Bir Ağacın Olsun” (2009 – Ege Orman Vakfı),
“Yaratıcı Çocuk İçin El Ele” (2010 – Yaratıcı Çocuklar Derneği),
“Eğitim Mücevherin Olsun” (2011 – EÇEV)…
Ona göre kimine küçük görünen bu adımlar, başkaları için büyük dönüşümlere kapı araladı.
Ve biz de biliyoruz ki;
Bu genç kadının yanından aşk, inanç ve şansı eksik olmasın yeter.
Çünkü onun yürüdüğü yollar, başkalarına da ilham bırakıyor.
