Hayatın bize getirdiklerini yaşıyoruz şüphesiz. Peki nasıl yönlendiriyoruz bu gelenleri. Bir atölye olsa da o atölyede şekillendirsek hayatımızı diye aklınızdan geçirdiğiniz oluyor mu? Aret Varyantan aklından geçirmekle kalmamış Yaşam Atölyesini kurmuş. Hayatı bambaşka yaşayan bir adam Aret Varyantan. Tercihlerini ve hayatın kendisine sunduklarını harmanlayıp katıyor yaşamına.
Sana baktığımda, hayata karşı meraklı, sevecen ve yaramaz bir çocuk görüyorum. Nasıl bir çocuktun ve en büyük çocukluk hayalin neydi ?
Sevimli çocuk olmak, alkışlanmak, pohpohlanmak gibi bir derdim yok. İnandığım gibi yaşamak, düşüncelerimi sınırlamadan yaşamak bana yetiyor. 1978 yılında İstanbul Beyoğlu’nda sevgi yüklü, kültürlü bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. 7 yaşından başlayarak yaratılış, insan ve yaşamın gizleri üzerine üzerine eksilmez bir heyecanla çalışmalarımı sürdürdüm. 8 yaşında klasikleri okumaya başladım. Dokuz yaşında Nietzsche ile tanıştım ve yazma tutkum o yıllarda başladı.
İnsana ve yaşama dair gözlemlerini kalemine ustalıkla yansıtıyorsun. 2008 yılında ilk Kitabın Sen ve Benle On Binlerce kişiye dokundun ve arkasından diğer Kitapların yaşam buldu. Ve bir de bu süreçte “Yaşam Atölyesi” ni oluşturdun. ” yaşam Atölyesi,” bunu yapabilirim fikri nasıl oluştu ? Nedir yaşam Atölyesi ve amacı?
‘Yaşam Atölyesi’ öğreten adamların ahkam kestiği, bilmiş öğretilerin aşılandığı tek kaynaktan beslenen bir okul , kurs değil. Benim inandığım gerçekten hareketle, her insanın kendisini tanıyarak, günlük hayatın ve ötesinin, yani batın ile zahirin farkında olarak yüreğindekileri hayatına taşıyarak, hayallerini kendisi gibi gerçek kılmak üzere, kendine uygun anahtarları bulabileceği, önyargısız dinlendiği ve kucaklandığı bir yer. Kendini tanıyarak mutlu, huzurlu gerçek bir yaşam vaad ediyor. Ancak garantisini vermiyor. Her bireyin yolculuğu kendisine aittir. Yaşam Atölyesi, bireyin sorularının cevaplarını bulabileceği kaynakların ve ortamın kapılarını açıyor.
Sürekli bir devinim halindesin kitaplar, projeler… Bunun anlamı nedir senin için?
Insanın kendisini iyi hissetmesi elbetteki önemli ancak yetmediğine inanıyorum. Çevresine, topluma, insanlığa değer yaratmadan beklenilen tatmin yaşanmıyor. Enerjiler, terapiler, uygulamalar evet ama öncesinde manevi olarak insan olabilmek…Dini, dili, ırkı tüm etiketleri bir yana bırakıp neysen onu yaşamak ve insanı böyle görmek. Tüm paylaştıklarım ve çalışmalarım bu temelden besleniyor. Yüzbinlerce insana dokunabiliyorsam her bir insanda bana dokunuyor. Her ne yapıyorsam her bir insanın güvenini, duasını, yüreğini ödünç alarak yapıyorum. Dokunduğum insanların hayatında yaşanan değişim o değerlerden, var oluşumdan besleniyor.
Hayattaki en büyük korkun nedir?
Kendime, varoluşuma ihanet etmek.
Peki ilk günden bugüne baktığında nasıl bir değişim oldu bakış açında ve yaşamında?
Neyin fani neyin ebedi, neyin gerçek neyin sahte olduğu ayrımına çoktan vardım. Ben de ‘Yaşam Atölyesi’ de yolumuza böyle devam ediyoruz. Söylemek istediklerimizi söylemeye, sözde değil özde olanlarla yaşamlara dokunmaya, birlikte ulaşılmaz denen hayallere insana yakışır şekilde ulaşmaya devam ediyoruz.
Nedir senin ” mutluluk ” Tanımın?
Yaşama küsmüş bir ruhu güldürebilmektir mutluluk.
Peki biraz yeni kitabın ” Gitme Zamanı ” nından bahsedelim . Anladığım kadarıyla gitme zamanı en baştan bugüne senin de dönüşümünün bir Noktası oldu. Nedir yaşadığın bu dönüşüm ve farkındalık?
Gitme Zamanı, batın ile zahiri birlikte işleyen ve dört ciltten oluşan bir roman. Bir yanda günlük hayat, aşk, kariyer, aldatma, duygular ve Matrix’in ta kendisi; diğer yanda görünmeyen. Bu hareketin özü ise; sahteden yalandan, suni olandan, sana ait olmayandan gerçeğe, gerçek sana gitme zamanı…
Gitme zamanı geldiğinde gitmek gerekir. Gidemediğin zamanda kalmak, gitmekten daha fazla zarar verir.
Hepimiz gerçeğe dair hayaller kurarız.Senin gerçeğine dair hayallerin neler?
Bir tek insanı bile dışarıda bırakmadan, her insanın hak ettiği gibi yaşadığı, aşktan işine gücüne her anında sahteyi değil gerçeği bulduğu sevgi üzerine temellenmiş bir dünya.


