David Şaboy

“Müzikle bir hikaye yazıyoruz.”

 İşini severek yapan, işinin hakkını veren, bu güne kadar bir çok isimle yurt içinde yurt dışında en iyi performanslara imza atan, başarılı, çalışkan, sıcakkanlı, samimi bir adam David Şaboy…

Ünlü ve başarılı DJ David Şaboy’ la  iş deneyimindeki ayrıntıları,  eğlenceye yön veren detayları konuştuk. 

Çok farklı bir mesleğiniz var… Siz mesleğiniz olaDJ’liği nasıl tanımlıyorsunuz?

Çok farklı bir meslek değil aslında. İlk başladığım zamanlarda daha farklıydı. O zaman bu kadar DJ yoktu. Bu yıllarda biraz daha popüler. Nasıl tanımlarsınız dediğinizde, iki şarkıyı birbirine geçirmek değil, o işin en kolay kısmı. Bence insanları eğlendirebildiğin sürece iyi bir DJ’sin. Önündeki topluluk her zaman farklılık gösterebiliyor.  Ben sürekli farklı yerlerde çalıyorum. Yurtdışına çok fazla gidiyorum.  Türkiye de bir sürü farklı yerlere gidiyorum.  Düğünde de çalıyorum, şirket kurumsal organizasyonlarda da, kulüplerde de çalıyorum. Mykonos’a da gidiyorum, Meksika’ya da, NY’a da gidiyorum.  Hepsi farklı kültürler. Evet müzik evrensel ama biraz da dediğim gibi önündeki topluluğun beklentileri hep farklı yönde oluyor. Gaziantep’ de çalıyorum. Oradaki kişi halay bekliyor. Mykonos’a gidiyorsun Deep House çalıyorsun, şirketlerde daha çok Türkçe çalıyorsun. Kulübe gidiyorsun daha çok yabancı çalıyorsun. Bana göre aslında Disk jokeylik daha çok karşındaki insanı tanımakla örtüşüyor. Geçiş yapmak şarkıları mix’lemek aslında işin en kolay kısmı ve  başta da söylediğim gibi onları eğlendirebildiğin sürece iyi bir Dj’sin.

Sizin gibi başarılı bir DJ’in nasıl bir ideali olabilir?

Her başarılı bir Dj’ in gönlünde yatan başarılı bir sanatçıya müzik yapmaktır. Ya da dünyadaki büyük festivallerde yer alıp çalmak ve  binlere, on binlere müzik yapmak.

Peki, kaç binlere müzik yapmak istersin ?

Valla 30 binlere yaptım, Ajda Pekkan konseriyle .Şimdi hedef 100 binleri bulsun. Yurt dışındaki festivallere inşallah …

Müzik seçimlerinizi neye göre yapıyorsunuz?

Müzik seçimlerimi gittiğim yere göre veya çalacağım yere göre yapıyorum. Öncesinde toplanıp koordinasyon toplantısı yapıyoruz. Onların beklentilerini öncelik alıyorum. Düğünlerde  bile fark ediyor; bazı düğünlerde hiç Türkçe çalmıyorum neredeyse.  Gecenin kaçta biteceğini çalacağın iki, üç şarkıda bile anlayabiliyorsun. Bazen iddiaya giriyoruz çalışan arkadaşlarla beraber. Topluluğu görüp ” bu gece iki ” diyoruz mesela …

İyi müzik kötü müzik ayrımı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Herkesin beklentisi çok farklı bana iyi gelen sana kötü gelebilir, sana kötü gelen bana iyi gelebilir. O biraz da yaşadığın ortam, aldığın eğitim, kültürle, zevklerinin birleşimi ile alakalı. Hepsi bir bütünlük katıyor.  Sen yabancı müzikten hoşlanmazsın ama Türkçe müziğin içinde de arabesk var. Ben belki sevmem ama benim sevmiyor olmam kötü olduğu anlamına gelmez.  Daha çok kişinin  yaşanmışlıklarıyla alakalı  müzik seçimleri,   iyi veya kötü denemez.  Ben mesela Sezen Aksu dinlemem. Çünkü onun şarkıları daha çok hüzünlü, daha bir karamsar.  Tabii ki çok iyi bir müzisyen, çok iyi şarkıları var ve çalıyorum da . Ama kendi yaşamımda böyle depresif olmamaya çalışıyorum. Daha mutlu, daha enerjik, daha dinamik şeyler dinliyorum  bana göre de iyi Müziğin tanımı bu.

Dinlenmek, kafa dinlemek için müziksiz bir seçeneği tercih eder misiniz?

Dinlenmek için sesiz ortamları tercih ediyorum.  İşi eğlence olunca insan daha sakin olmayı tercih ediyor.  Eğlenmeye gittiğimde  arkadaşlar soruyor bazen “müzik nasıl? ” diye inan o an müziği dinlemiyorum, ne çaldığını hatırlamıyorum bile.  Ancak kötü bir şeyse  kulağıma takılıyor ister istemez.

Onun dışında arada sırada doğada yürüyüş yapmayı, sevdiğim dostlarımla kahve içmeyi seviyorum. Gazete okumayı, internetten ziyade o gazeteye dokunmayı seviyorum. Daha çok sesiz sakin kalmayı istiyorum.

Arabesk müzik dinler misiniz?

Arabesk müzik dinlemem. Dinleyene de saygım var.

Arabesk müzikte beğendiğiniz yorumcular kimler?

Müslüm Gürses ve Kibariye yi seviyorum.

Ruh halinize göre hangi durumlarda hangi tür müzikler ya da şarkıcıları dinlersiniz?

Ruh halime göre dinlerim tabii. Daha sakin veya daha hızlı şeyleri. Bazen de çalan müziğe göre de ruh haline girebiliyorum.  Ama dediğim gibi çok duygusal, acılı, arabesk, hüzün veren şeyleri dinlemiyorum.

Radyolarda çalışmakla bir mekanda DJ’likyapmak arasında fark var mı sizce?

Tabii ki var. Radyoda da çaldım. Radyo özgeçmişim var. Dört sene boyunca Metro FM de çalıştım. Radyonun ayrı bir büyüsü var. Orada tabii ki sizi dinleyen belki yüz binlerce, on binlerce insan var; gerçi onları görmüyorsunuz amaoranın ayrı bir enerjisi var. Yine de mekanlarda  DJ’lik yaparken o birebir aldığınız etki daha farklı onun hazzı daha bir güzel. Oranın enerjisini birebir alıyorsun ona göre yön verebiliyorsun.  İkisinin de farklı ve güzel enerjileri var .

Atmosfer, ya da mekan çalışma anında sizi nasıl etkiliyor? Ya da etkiliyor mu?

Etkiliyor. Bazen hiç bilmediğim yerlere de gidiyorum. Oradaki insanları tanımıyorsun. Gerçi yıllar geçtikçe onun da uzmanı oluyorsun. Özellikle biraz öncesinde gitmeyi oranın havasını  solumayı, insanları gözlemlemeyi tercih ediyorum. Kuliste çok fazla takılmıyorum Onlardan o enerjiyi alabilmek için oradaki insanları gözlemlemeyi seviyorum. Dediğim gibi onlarla aynı enerjiyi soluyabilirsen biraz daha olaya sen de dahil oluyorsun, onlar da sana dahil oluyor. Böylece güzel bir etkileşim yaşıyoruz.  Bazen kötü demeyeyim, keyif almadığım, sevmediğim yerler de çıkabiliyor.

Ben iyi bir müzik dinleyicisiyim diyen kişinin arşivinde hangi isimler ve da hangi albümler olmalı sizce?

Tabii bunu yabancı mı Türkçe  için mi önce ayırmak lazım. Yabancıysa bana göre; klasiklerden (eskilerden)  Michael  Jackson, George Benson olmalı.  Tabii onları da dinlemiyorsa  kötü müzik dinleyicisi midir ? Tabii ki değil. Herkesin farklı zevkleri var.  En azından o müziğin  geldiği yerlerdeki o eski sound’ları da bilmeliler. Çünkü günümüz çok daha farklı.  Eskiden stüdyo albümleri, kayıt albümleri hep canlı çalınıyordu (ben organik diye tabir ediyorum). Şimdi artık çoğu şey elektroniğe, dijital sistemlere dönüştü. Evet, yine canlı çalınıyor, yapılıyor ama   biz de yaparken, dijital, yeni teknoloji  nimetlerinden faydalanıyoruz. Tabii ki o doğal dokusu gidiyor. İyi müzik dinleyicisinin   o eski kalitede, o eski stüdyo albümleri olan  sanatçıları, müzisyenleri alıp dinleyip buralara gelmiş olması, eskiyle yeniyi harmanlaması lazım.

Müziksiz bir hayatı anlatmaya çalışsanız nasıl anlatırdınız?

Bomboş bir dünya olurdu. Müzik yaşamımızın her yerinde var. Spor yapıyorsun müzik, yemek yiyorsun müzik, duygulanıyorsun müzik…

Zaman zaman ünlü şarkıcılarla da çalışıyorsunuz. Onlarla çalışmak nasıl? Kaprisleriyle baş etme konusunda zorlanıyor musunuz?

Onlarla çalışmak güzel. Onların da kattığı bir çok  şey var. Çalmak  yetmiyor günümüzde, biraz prodüksiyon da yapmak gerekiyor. Onların iş disiplininden, iş deneyimlerinden faydalanıyorum. Bu da müziğine yansıyor, etkiliyor. Müzik yaparkende, çalarken de etkileniyoruz . Belki onlarda bizden etkileniyorlardır. Çünkü artık son dört, beş senedir Disk Jokey’ler gece hayatına yön veriyorlar. Yurt dışında sanatçılar, Disk Jokey’lerle birlikte bir çok projede yer alıyorlar . Onlar da Disk Jokey’lerin etkisini gördüler. Türkiye’ de de öyle.

Kimlerle çalışmak zor, isim verebilir misiniz?

Zor derken kimler daha çok titiz diyelim?

Valla işini bilenle çalışmak kolay. Diğer türlü arayıp ulaşamadığında, randevusuna geç geldiğinde vs.  çalışmak daha zorlaşıyor. İş disiplinini sevdiğim kişi örneğin; Demet Akalın var. Demet, işlerinde acayip titizdir. Bir projeye başladığımızda, “ne zaman bir şey çıkar?” diye sorduğunda, ben “haftaya Çarşamba ” dedim diyelim. Hemen çarşamba arar “ne oldu “diye. “mail geldi mi?.. “Gelmedi” dediğimde . Hemen o mail 5 dakika içinde bana ulaşır. İş takibi çok güçlü. Mesela, randevularına hayatta geç kalmaz, unutmaz vs… Yani iş disiplinini en sevdiğim Demet Akalındır.

DJ’lik mesleğine fütüristik bir bakış açısıyla baksak nasıl bir tablo çıkar karşımıza…Meselabundan Yüz yıl sonra da DJ’ler olacak mı hayatımızda?

Valla şimdi bile neredeyse olmayabilir duruma geliyor, yüz yıl sonrasını bilemiyorum . Bunu bilmek aslında çok da zor değil. İki yıl sonra hiç DJ olmadan bir sürü şey olabilir. Ama  bence  DJ, hep olmak zorunda ve olmalı. Çünkü işin içine duygu katıyor. Başında bir DJ olduğu sürece istediğin gibi yönlendirebiliyorsun geceyi ve o anı.  Bizler bütün gece boyunca müzikle bir hikaye yazıyoruz. Gece boyunca inişler, çıkışlar oluyor tek düze gitmiyor. Bir şey kurguluyoruz kafamızda o kurgu dahilinde ilerliyoruz. “DJ’siz bu olur mu?” “Evet olur.” Başında DJ olmadan yüz yıl sonra dijitalleştiğinde nasıl olur onu bilemiyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir