“Tezgah”

Her geçen gün adından daha fazla söz ettiren müzik grubu “Tezgah”

“Kalitesine ve samimiyetine inanmadığımız şarkıları söylemiyoruz!”
İzmir’in kabına sığmayan grubu Tezgah ile Berna KAYA
sizler için keyifli bir röportaj yaptı. Özellikle Ege bölgesinde önemli bir dinleyici kitlesine ulaşmayı başaran ve yaptıkları müzik ve sahne enerjileriyle dikkatleri çeken Tezgah ile hem geçmişi hem de günümüzü konuştuk. Nasıl bir araya geldiler; onları kimler daha çok dinliyor;
yaptıkları müziği nasıl tanımlıyorlar?
İşte, Tezgah üyelerinin kendileriyle ilgili merak edilen sorulara verdikleri samimi cevaplar…
Evet, klasik bir soruyla başlayalım isterseniz; nasıl bir araya geldiniz? Daha doğrusu bu “tezgah”a nasıl geldiniz?
BERKAN: Tezgah’ ın kuruluşu, grubu kurduğumuz aşamadaki davulcumuz Özgür’ün bir
telefonuyla başladı. Biz Özgür’le yıllar önce 2005-2006 senelerinde başka bir projede birlikte
çalışmıştık. Yıllar sonra arayıp, “bir grup kuruyoruz, gelir misin Bro?” dedi. Ve hikaye böyle
başladı. Ama her şey bir anda rayına oturmadı. İlk sahneye çıkışımıza kadar geçen sancılı bir
süreç var. Örneğin, daha ilk provamızda haber bile vermeden gelmeyen bas gitariste şahit olduk.
Tabiri caizse bizi güzelce ekti. İlk provada devamlı didişen iki müzisyen arkadaşımız da bu
kadronun bizi istediğimiz sonuca ulaştıramayacağını erkenden göstermişti. Dolayısıyla o kadro
hemen dağıldı. Özgür’le biz kaldık. Daha sonra Özgür’ün çabasıyla sonraları Tezgah ismini
alacak olan ilk kadroyu oluşturduk. Önceden kimsenin birbirini tanımadığı bir toplantıda bir
araya gelip çalışma planımızı yaptık. Ozan da bu toplantıda başka bir müzisyen arkadaşımızın
referansı üzerine aramıza katıldı ve neredeyse 6 yıldır beraberiz.
OZAN: Benim için de Özgür’ün Facebook’tan bir mesaj atmasıyla başladı her şey. Provalar,
sahne derken hayatımın büyük bir bölümünü kapsamaya başladı TEZGAH . O gün, bu gündür
ekibin içindeyim.

Peki neden TEZGAH?
BERKAN: Tezgah ismine karar vermemiz biraz serüvenli oldu… İlk sahnemizin günü belli oldu.
Sahneye iki, üç hafta kadar bir vaktimiz vardı. Gruba isim bulmamız gerekli, biz hala provalarla
uğraşıyorduk o sırada. Benim elimde daha önce grup ismi olabilecek ihtimallerle ilgili yıllardır
aldığım notlar da var. Tabii hiçbirini beğenemiyoruz. Daha doğrusu birimiz beğense bir diğeri
beğenmiyor, sürekli bir çatışma hali var grup içerisinde. En sonunda bir gün bir ev provasında
provayı bitirdikten sonra ben, evdeki dünya klasikleri serisinin içerisinden beş tanesini seçip
herkesin eline birer tane tutuşturdum. Ve dedim ki içerisinden hoşunuza giden cümleleri,
kelimeleri; hoşunuza giden ne varsa not alın. Onun üzerine konuşalım, tartışalım; hiç
beklemediğimiz bir şeyler çıkabilir. Tezgah ismi o aldığımız notların içinden çıkan isimlerden bir
tanesiydi. Tabii hemen bu olsun demedik, açıkçası ilk anda çok gözümüze girmemişti. Ben
işletme mezunuyum . Pazarlama eğitimi de aldım ve daha çok bu açıdan değerlendirdim. “Burası
bizim Tezgah’ımız, burada müziğimizi satıyoruz; Sizi Tezgah’a getiriyoruz; Tezgah’ a gel;
Tezgah’ta neler var?” gibi kullanabileceğimiz nice mecazi anlamları olduğu için özellikle Ozan
ile ikimizin yavaş yavaş hoşumuza gitmeye başladı bu seçenek. Bu sefer de grubun diğer
üyelerinden karşı çıkanlar oldu. Grup beş kişi, Ozan’la ben ‘Tezgah’ diyoruz. Diğer iki kişi
‘Zorba’olsun diyordu. Beş üyenin sonuncusu da bana fark etmez, yeter ki çalalım diyor. Neyse ki
yoğun baskı ve kararlılığımız sayesinde Tezgah isminde mutabık kalabildik.
Hayatınızda eksikliğini duyduğunuz şey neydi; neden bir müzik grubu kurma ihtiyacı hissettiniz?
BERKAN: Hem okulumun bitirme senesi, hem ailemin tekstil şirketinde çalıştığım, hem de sivil
toplum kuruluşlarında ciddi görevler aldığım bir dönemdi. Zaten Özgür arayıp “grup kuruyoruz,
solist lazım” dediğinde, gelebilirim ama gitar çalmam dedim. Çünkü gitar da çalmak demek ayrı
bir bireysel prova, grup provası, ekipman taşımak, satın almak gibi sorumluluklar getiriyor. O
zaman kaybını o dönem ki yoğunluğuma fazla gördüğüm için gitar çalmayı istememiştim.
Dolayısıyla böyle yoğun bir dönemde aslında bir boşluk doldurmadı. Gün geçtikçe müzik için
daha büyük bir boşluk yaratmam gerektiğini gösterdi bana. Şöyle de diyebiliriz, başka bir kapı
açıp, hayatımdaki bazı gereksiz şeylerden kurtulmamı ve bütün hayata bakışımı değiştirmemi
sağladı. Bütün hayatımı gözden geçirdiğim, varoluşu sorgulamaya başladığım bir dönem başladı
benim için.
OZAN: Ben de müzik yapmaya başladığım küçük yaşlardan itibaren hep bir grubun üyesi oldum.
Daima grup müziği yapma taraftarı oldum. Kendi istediğim müziği yaptığım, kendimi özgür
hissettiğim bir yer oldu benim için Tezgah. Dolayısıyla eksikliğini hissettiğim şey grup olma,
birlikte hareket etme, doğru adamlarla yola devam etme, içimizden geldiği gibi kendi müziğimizi
yapma ihtiyacıydı. Onu da ‘Tezgah’ tamamladı.

Müziğinizi tarif eder misiniz?
BERKAN: Aslında müziğimizi ve bütün var oluşumuzu tarif edebiliriz… Bir kere Tezgah’ın
varoluş amacı temelde iyi müzik yapmak, iyi şarkılar çalmak. Bestelerimizin de tüm duyguları
barındıran, kaliteli, samimi, derinliği olan, dinleyicilerin ruhuna dokunan ve zekalarıyla alay
etmeyen; bununla birlikte soundu ve müzikalitesiyle de öncelikle bizi tatmin eden eserler
olmasına dikkat ediyoruz. Bunun dışında sahne üzerindeki enerjimiz, o ses tesisatından çıkıp
dinleyicilere ulaşan müziğin temizliği, güzelliği, doyuruculuğu; imajımız, kılığımız, kıyafetimiz,
tavrımız; dinleyicilerimizle iletişimimiz… Kısacası her bir ayrıntı bizim için çok önemli ve
detaylı düşündüğümüz şeyler. Müziği tek başına tarif etmek olası değil. Sadece şunu biliyoruz;
kalitesine ve samimiyetine inanmadığımız şarkıları çalmıyoruz. Bundan dolayı bize gelen bazı
istek parçaları reddetmek durumunda da kalabiliyoruz.
OZAN: Müziğimizden daha çok şu an için sahne üzerinde yaptığımız işi tarif edebilirim. Bu işi
yaptığımız her andan öncelikle kendimiz keyif almalıyız. Ve bu aldığımız keyfi karşı tarafa
ulaştırmaya çalışmak asıl hedefimiz.
Sizi genelde kimler dinliyor; yaptığınız müzikten keyif alan kitlenizle ilgili biraz detay alabilir miyim?
Bizi elbette herkes dinleyebilir. Bununla birlikte genellemek gerekirse kaliteli şarkıların çalındığı
bir repertuvarı tercih eden; samimiyetimizi, enerjimizi, soundumuzu kabul eden insanlar bizi
dinlemeyi tercih ediyorlar. Aslında dostumuz oluyorlar. Çünkü Tezgah vasıtasıyla tanışıp
gerçekten çok samimi olduğumuz yüzlerce kişiden bahsedebilirim Tezgah’ın bu 5 buçuk yıllık
hayatında. Ama spesifik olarak mühendis vb grubu bizi tercih ediyor diyemiyoruz tabii ki.
Sadece şöyle bir şey söyleyebilirim, günlük hayatında da bir şekilde yediği yemekte, izlediği
filmde, okuduğu kitapta, gittiği eğlence mekanında i; kısacası hayatının her anında biraz daha o
kaliteyi ayırt edebilen insanların bizi tercih ettiğini söyleyebiliriz. En azından biz böyle olmasını
temenni ediyoruz çünkü bizler bu vizyonda insanlarız.
Sesinizi duyurmak ve daha geniş bir kitleye ulaşmak için özel bir strateji oluşturmaya gayret ediyor musunuz? Daha doğrusu böyle bir amacınız var mı?
BERKAN: Elbette var. Hep adım adım ilerleyen ve bütün adımlarının hesap edildiği bir işletme
olduğunu düşünüyoruz Tezgah’ın. Örneğin grubun daha kuruluşunda isim kararını alırken
(anlatmadığımız bir ayrıntı) İzmir’in en iyi ajanslarından İdeart’ın desteğini arkamıza alarak
grubun ismine karar verildi, logo tasarımları yapıldı, fotoğraf çekimleri gerçekleştirildi. Bunlar
dışında sosyal medyamızın profesyonel ekiplerce yürütülmesi gibi faaliyetler daha o günlerde
düşünülüp uygulamaya konuldu. Zaten bizi seven ve sürekli sahnelerimize gelen
dinleyicilerimizle artık dost olmuş durumdayız. Her birini çok önemsiyoruz. Eleştirilerini dikkate alıyoruz. Bu yolda eksik yaptığımız şeyler de elbet vardır, bunları da her geçen gün düzeltmeye gayret ediyoruz.
OZAN: Beş buçuk yılın ardından İstanbul’a kadar sahne almaya gidip gelen ve ulusal çapta
müziğimizle, enerjimizle, sahnemizle tanınmaya başlamış bir grup durumundayız şu an. Tezgah’ı
seven ve takip eden kitle her geçen gün genişliyor ve artık Tezgah’ın kendi şarkılarına eşlik
etmek istiyor. Biz de önümüzdeki bir yılı kendi şarkılarımızı yayımlayacağımız en önemli
yılımız olarak planlıyoruz.
Örnek aldığınız bir müzik grubu var mı?
BERKAN: Spesifik olarak her şeyiyle örnek veya idol olarak aldığımız bir müzik grubu yok.
Aslına bakarsanız gruptaki her bir birey çok farklı müzik zevklerine sahipler. O yüzden ortak
olarak örnek aldığımız bir müzik grubu yok. Sadece sahne enerjisi, soundu, söz yazımı,
besteciliği, gitarcısı, davulcusu vs. diye tek tek takdir edip feyz aldığımız gruplar var. Örneğin
Daft Punk’ın kayıt teknikleri ne harika, Arctic Monkeys nasıl şahsına münhasır bir şarkı yapmış,
Athena’nın gitar soundu müthiş olmuş, Duman şu şarkıya ne güzel söz yazmış, Red Hot Chili
Peppers ne güzel sahne yapıyor, Bedük dünya çapında ünlenmiş bir şarkının klonunu nasıl
hemen yapıvermiş :)) gibi daha çok incelemeye dayalı şeyler var. Tabi ki hepimizin ortak
paydada buluştuğu bir MFÖ gerçeği var bu ülkede. Kendilerine saygımız sonsuz.
Müzik yapmak hayatınızdaki nasıl bir boşluğu dolduruyor? Bu grubu kurmasaydınız hayatınızda ne gibi bir boşluk olurdu?
OZAN: Sahnede müzik icra etmenin dışında yaklaşık on yıldır grubumuzun tonmaysterliğini de
yapan Serhat Çetin ile stüdyomuzda çeşitli kayıtlar ve albüm projeleri yapmakla uğraştığımız
için hayatımızın her anında müzik var. Bu yüzden bir boşluğu doldurmuyor da hayatımızın
çoğunu müzik oluşturuyor diyebilirim. Ama bu grubun bir parçası olmasaydım sanırım sahnede
çalma işini şu anki kadar keyif alarak sürdürüyor olmazdım ve bu önemli bir boşluk olurdu.
Çünkü bu adamlarla aynı sahnede müzik yapmayı gerçekten seviyorum.
BERKAN: Boşluk doldurmadı, bilhassa hayatımda müzik için bir boşluk yaratmam gerektiğini
fark ettirdi bana Tezgah. Çocukluğumdan beri babamın bir sözünü hatırlarım, ”Futbolculara çok
imrenirim, hayatlarında en sevdikleri şeyi yapıp bir de üzerine para kazanıyorlar” derdi. Sevdiğin
işi yap, böylece ömür boyu çalışma derler ya onun gibi bir şey bu da : ) Kendi adıma şöyle
söylemeliyim; matematik ve işletme okumuş, ailesi tekstilci biri olarak; tüm bunların dışında
kalma kararı alıp, bunların vermiş olduğu tecrübeyi de kullanarak müzikle hayatımı kazanıyor
olmak ve bunu ”Tezgah” markası altında bu kadroyla sürdürüyor olmak eşsiz bir şey. Bu grubu
kurmasaydık hayatımızda ne eksik olurdu sorusunun cevabını o gün asla hayal edemezdik. Fakat
şu an, Tezgah’tan ve hayatımı sadece müzikle geçirmeye karar verdiğim dönemden hemen
önceki buhran günlerini hatırlıyorum ve tamamen bize ait olan ve en severek yaptığım şeyle hayatımı idame ettiriyor olmanın ne kadar değerli olduğunu görebiliyorum. Bu yüzden Tezgah olmasa her şey eksik olurdu fakat ben bunun farkında olabilir miydim işte onu bilemiyorum.
Yerli-yabancı hangi sanatçıları dinliyorsunuz?
BERKAN: Buna aslında Tezgah’ın her üyesinin vereceği ayrı cevaplar var. Örneğin yerlilerden
Duman, Athena, Mor ve Ötesi, Mirkelam, Kenan Doğulu ve tabii ki MFÖ; daha geçmişten Cem
Karaca, Barış Manço, Erkin Koray, yabancılardan Maroon 5, Daft Punk, Audioslave, Incubus,
Red Hot Chili Peppers, Arctic Monkeys, Justin Timberlake, Electro Deluxe gibi birçok isim var
ortak paydada buluştuğumuz. Şu aralar grupça keşfettiğimiz Mayer Hawthorne hepimizin
takdirini kazanmış durumda. Herkese Tezgah’ın önerisi olsun, deneyenler asla pişman olmaz.
Onun dışında ”TOOL” benim zaten kişisel bir numaramdır. Megadeth, Dredg, A Perfect Circle,
Deftones gibi sayabileceğim yüzlerce isim var. Bir de tabii ki her birimizin enstrümanlarımızla
alakalı olarak feyz alıp ve severek dinlediğimiz müzisyenler var. Mesela davulcumuz Sercan
Meriç tam bir Benny Greb hayranıdır. Gitaristimiz Doğancan Doğan için Erkan Oğur bir ilahtır.
Benim de örnek aldığım yerli-yabancı çok sayıda gitarist ve vokal var.
OZAN: Hem yerli hem yabancı olarak dinlediğimiz, ortak ve birbirimizden farklı birçok isim
var. Berkan birçoğunu saydı. Ben özellikle her şeyden biraz tatmayı, bir şeyler öğrenmeyi
seviyorum. Devamlı yollarda olduğumuzdan, yolculuklarda en çok paylaştığımız şey müzik
oluyor. Daha çok o aracın içinde, kaçacak yer yokken empoze ediyoruz bireysel beğenilerimizi
birbirimize. Kısaca dinlemediğimiz pek bir şey kalmıyor aslında : )
Demet Akalın ya da Hande Yener gibi şarkıcıların şarkıları birçok insan için bir anlam ifade ediyor. Peki, sizin için ne anlam ifade ediyor?
BERKAN: Bu iki şarkıcı özelinde söylemiyorum tabi ki, fakat bu müzik türü genel olarak benim
için bir anlam ifade etmiyor. Daha önce de çok söylemişimdir; üniversiteler bitirmiş bir insanın
40 yaşına gelip de edebiyat diye ”Cin Ali” okuyup, televizyonu açıp Pepe izlemesi gibi bir şey bu
müziklerle tatmin olabilmesi. Ama bu neticede ticaret, alan memnun satan memnun, ülkenin
seviyesi belli, kimse hiçbir şeyi sorgulamıyor, hiçbir şeye sesini çıkarmıyor. Yazık diyebiliyor
insan ancak…
OZAN: Özel bir anlam ifade etmiyor. Genel olarak pop müzik ticari bir unsur ve istenen her şey,
pazarlayan güçler tarafından popüler hale getirilebilir. Tabii burada sözü edilen pop müzik sadece
popüler olan manasında değil. Bu ülkede iyi müziklerin de popüler olduğu zamanlar olmuş
geçmişte, ama biz yetişemedik… Aralarında beğendiğim şeyler de olmuyor değil, mutlaka oluyor
ama onlar da zaten genelde çok öne çıkmıyor.
Günümüzde pop müziğin bu denli baskın olması hakkında ne düşünüyorsunuz?

OZAN: Yaşadığımız ülke koşullarında geçmişten bugüne sürekli geri plana itilen müzik
eğitimini bunun başlıca sebebi olarak görüyorum. Ancak ana akım medyanın da bunda büyük rol
oynadığını düşünüyorum. Bunu her ne kadar doğru bulmasam da bir yandan müzik ticari bir
ürün ve dünyanın birçok yerinde bu kolay algılanabilir ürünler aşırı rağbet görüyor.
BERKAN: Genel olarak bir halkın eğitim ve kültür seviyesi ne kadar düşük olursa bu tip ucuz
işlerin sahiplenilme derecesi o denli yüksek oluyor. Şunu da es geçmeyelim, tüm o pop
şarkıcılarının arkasında (çaldıkları bu müzikleri kendileri dinlemiyor olsalar bile) ülkenin en iyi
ve donanımlı müzisyenleri yalnızca para kazanmak için yer alıyor. Eski bir gençlik hayalimdir,
tüm bu müzisyenler ortak bir kararla elini eteğini çekse, zaten pop müzik icra edilemez hale gelir
ve o şarkıcıları ancak dj’lerin yanında “playback” yaparken buluverirsiniz. Bunun dışında
günümüzde artık bir ipad jenerasyonu oluştuğu gerçeği var. Bu insanların büyük çoğunluğu çok
önemli bir haberi veya bilgiyi bile sonuna kadar artık okumuyorlar, izlemiyorlar, dinlemiyorlar.
Sadece maruz kaldıkları (takside, dolmuşta, mağazalarda vb.) müzikleri bilen ve
bilmediği-kendini zorlayan her şeyi refüze eden bir nesil yetiştiği için; sanatçılar ve yapımcıların
da ”Zorlamaya gerek yok, basit ve ucuz olanı verip kazancımıza bakalım” mantalitesiyle hareket
ettiklerini düşünüyorum.
Neden müzik yapıyorsunuz? Beklentiniz ne?
BERKAN: Müzik bu hayatta en sevdiğim şeylerden biri… Bunu yapıyor olmak; hatta bunun
sayesinde hayatımı sürdürüyor olmak fazlasıyla yeterli bir sebep zaten. Daha önce Tezgah
dışında çalıştığım kurumsal firmadaki işimden ayrılırken ”Belki daha az paralar kazanırım ama
daha mutlu, daha stressiz bir insan olurum” diye düşünmüştüm. Tabii ki yaptığımız işte daha iyi
olma gereksiniminin getirdiği büyük bir stres de var ama konu müzik olduğu için bu tip şeyler
çok da sorun teşkil etmiyor. Bir de sanat eserlerinin üretildikten yüzlerce yıl sonra bile insanların
duygu ve düşüncelerini değiştirebilmek gibi bir sihri olduğundan; hiç tanımadığınız, belki de
aynı zaman diliminde bile yaşamadığınız insanların ruhuna dokunabilme imkanını sunması aşırı
cezbedici bir özellik. Sanatçılar için ”Bu dünyaya neden geldim?” sorusunun yanıtı bu olsa gerek.
OZAN: Hayatımda en çok sevdiğim şey olduğu için ve yapmaya yeteneğim olduğuna inandığım
için müzik yapıyorum. Bu dünyada yaşadığım süre içinde bir iz bırakabilmek adına müzik
yapıyorum. Müzik ile insanların hayatına dokunabilmek en büyük beklentimiz.
Kendinize bir hedef koydunuz mu? Örneğin 10 yıl sonra nerede olmayı umuyorsunuz?
OZAN: Hedeflerimiz ve beklentilerimiz elbette var. Ancak 10 yıl sonra olmak istediğimiz yeri
ummaktan ziyade, ciddi bir planlama yapıp, bu plan çerçevesinde Tezgah’ı adım adım hedefine
ulaştıracak çalışmalar yapmayı tercih ediyoruz.
BERKAN: Tabii ki hedeflerimiz de hayallerimiz de var. Hedef ve hayal birbirinden anlam olarak
ayrılıyor ama biz iyi müzik yapmaya devam ettiğimiz ve her gün bir öncekinden bir adım ileriye gittiğimiz 10-20-30 yıllar hayal ediyoruz. Bu hayali, gerçekleştirebileceğimiz bir hedefe dönüştürmek için de son derece ciddi çalışmalar yapıyoruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir