Anthony De Baets

Merhaba, Benim adım Anthony De Baets
1984 yılında Dünyaya geldim
Yarı Belçikalı, yarı Fransız’ım
Evli ve iki çocuk babasıyım
Türkiye’ye 1988 yılında geldim
Ilk ayak bastığım yer İzmir/ Eski Foça oldu.
ilkokul ve ortaokulu Türkiye’de,
Lise ve üniversite eğitimimi ise Fransa’da tamamladım.
Hayatım boyunca 46 farklı ülkeyi gezdikten ve bir çoğunda yaşadıktan sonra, döndüm dolaştım 2009 yılında tekrardan Türkiye’ye yerleştim.
Şimdi ise sessiz ve huzurlu, İzmir’in yavaş kasabası olan Seferihisar bölgesinde ikamet edip çalışmalarımı orda devam ettirmekteyim

Eserleriniz oldukça etkileyici, nasıl karar verdiniz başlamaya?

Ailemde Ressam, Heykeltraş ve Müzisyenler var. Ben de küçüklüğümde hep bir şeyler çizmeye çabaladım ve yaşım ilerledikçe kendimi geliştirdim.
Hayatım boyunca hobi olarak karakalem ile çizimler karaladım. Nedense bir gün ansızın ilham geldi ve eşime döndüm ben artık bir tuvale çizmek istiyorum dedim ve denemeye karar verdim.
Bir koşu hemen bir tuval, bir kaç fırça ve bir kaç akrilik boya satın aldım ve hemen başladım.
Bu kadar zevk alacağımı hiç tahmin etmemiştim.

Resim yaparken kendinize özgü bir ritüeliniz var mı?

Evet var, Karanlıkta çalışmayı sevmiyorum her yerin aydınlık olmasını tercih ediyorum.
Bu yüzden gündüz bile olsa her yerin ışıl ışıl olmasına dikkat ediyorum. Tüm hazırlıklarımı yaptıktan sonra müziğimi açıp çalışmalarıma başlıyorum.

Resimleriniz de genelde neyi işliyorsunuz?

Genellikle soyut ve sürreal çalışmalar yapıyorum. Ancak bazı müşterilerim benden farklı çalışmalar isteyebiliyor.

Toplumsal olaylar  çalışmalarınız üzerinde belirleyici oluyor mu?

Hayır olmuyor.

Son dönemde özelikle yazan, çizen, üreten insanların politikayla, ülkede olup bitenlerle mesafesi ve bunu ifade ediş  biçimi çok konuşulur oldu. Bir ressam ne kadar politize olmalı sizce?
Bu soruya yazdığım bir şiirle cevap vermek isterdim. Ancak burada çok uygun olmayabilir. (Gülüşmeler)
Her insan gibi tabiiki benim de politik görüşüm var. Ancak bir ressam, bir sanatçı olarak bunları Ortaya koymak konusunda pek emin değilim.
Bunun Sebebi maalesef politika da aynı din gibi insanları ayrıştırıyor, onların aralarına duvarlar örüyor, onları yabancılaştırıyor.
Bu konularla ilgili kişisel fikrimi paylaşmayı çokta uygun görmüyorum.
Yalnız çok sevdiğim bir sözü paylaşmak isterim, Ne Mutlu Türküm Diyene.

En sevdiğiniz Ressamlar hangileri?
Benim aslında hayranlık duyduğum bir kaç sanatçı var.
Bunlar ;
Salvador Dali
René Magritte
Leonardo Da Vinci
Jackson Pollock

Sizin küçük çaplı da  olsa  bir koleksiyonunuz var mı?
Evet var, bunu kendime saklamak isterim.

Resim dışında hobileriniz ve ilgi alanlarınız neler?

Şiir ve güzel sözler yazıyorum, Spor olarak 20 yıldır japon dövüş sanatlarıyla uğraşıyorum.
Ayrıca, Yurtiçi ve yurtdışı Hotel, Bar ,cafe restorant,villa iç dekorasyonlarını tasarlıyorum, antika mobilyaları modernize edip tasarlıyorum ve Klasik otomobilleri restore ediyorum.

Bir ressam olarak geçiminizi rahatlıkla sağlayabiliyor musunuz?

Günümüzde Maalesef sadece ressamlık mesleği ile geçinmek çok zor. Türkiye’de Sanatçılar hiçbir kuruluştan destek yada yardım almıyor.
Çevrenizin çok geniş olması veya yüksek mevkilerden birilerini tanımanız gerekiyor.
Yanii şöyle Söyleyeyim  ya çok ünlü bir Curator (kuratör bir nevi menejer gibi ) sizi keşfedecek ve yardım elini uzatacak ya da bir sponsor bulacaksınız. Öbür türlü yeteneğiniz varsa bile ilk başlarda çok zorlanıyorsunuz. Kendi reklamınızı yapmak bile çok pahalı. Kendinizi tanıtmanız, çalışmalarınızı sergilemeniz bunların hepsi bir lüks.
Bu yüzden ressamlık haricinde başka gelir kapılarınızın da olması gerekiyor.
Ben de ressamlık haricinde başka işler yapıyorum ve her birinden büyük keyif alıyorum.
Yaptığım diğer işler, iç ve dış mekan tasarımı, Antika mobilya modernizasyon ve restorasyon ayrıca klasik otomobil restorasyonu.

Türkiye’de sanata olan bakış sizce nasıl yorumlanır?

Türkiye’de sanat anlayışı ne yazık ki çok zayıf, çoğu insan sanattan anlamıyor veya meraklı değil, çünkü ülkemizde yeteri kadar sanatı öğretmiyorlar ya da bu konuda teşvik yok.Devletimiz insanların sadece yeteneğine odaklanmamalı ve çocukluktan itibaren kişinin genel kültürünü, merakını geliştirmek için elinden geleni yapmalı.
“sanat” dediğinizde bir tabloya, bir heykele ya da bir esere baktığınızda öyle bir his olmalı ki, kişinin içinde fırtınalar kopmalı, aşk gibi, ihtiras gibi veya tango yapmayı bilmeseniz bile onu biliyormuşsunuz gibi hayal etmeniz ve başka bir hikayeden gelmişçesine yolun ucunda tango yapan biri gibi olmalısınız.
bunu hayal etmeniz bile sanatın parçasıdır.

Kafanızı boşaltmak, dinlenmek için neler yapıyorsunuz?

Yolculuk, benim için çok önemlidir.
Yurtiçi ya da yurtdışı hiç farketmez, uçağa yada arabaya bindigim zaman başka bir evrene gidiyormuşum gibi hissediyorum ve yeni tecrübeler kazanıyorum. Yeni kültürler, farklı mantaliteler ve hiç görmediğin rengarenk kişilikler, benim vazgeçilmez tutkumdur yolculuklar. Arkadaşlar, size bir tavsiye dünya o kadar büyük ki ve keşfedilcek o kadar güzel ve farklı yerler var ki… durmayın gidin gezin hep dört duvar arasında sıkışmayın.
Arada bir de spa merkezine gidiyorum eşimle beraber masaj hamam sauna gibi insan onca hayatın stresinden sonra buna ihtiyaç duyuyor.

Türkiye de bir sergide görebilecek miyiz sizi?  Öyle bir planınız var mı?

Evet yakın zamanda İzmir’de sergilerim olacak.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir